Eğitim-Sen’den Kanunu Taslağı Tepkisi!
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Öğretmenlik Meslek Kanunu’na göre 2022’de 516 bin 974 öğretmen uzman öğretmen, 66 bin 679 öğretmen ise başöğretmen unvanı alırken, 2023’te ise 69 bin 881 öğretmen uzman öğretmen, 3 bin 891 öğretmen de başöğretmen unvanı kazanmıştır. Günümüz itibariyle diğer meslektaşları ile aynı işi yapan öğretmenlerden uzman unvanı alanlar 4 bin 304 lira, başöğretmen unvanı olanlarsa 8 bin 608 lira eğitim-öğretim tazminatı almaktadır. Yeni Öğretmenlik Mesleği ve Millî Eğitim Akademisi Kanunu Taslağı, eğitim-öğretim hizmetlerini yürüten öğretmenlerin seçimi, yetiştirilmesi, atanması, hakları, ödev ve sorumlulukları ile kariyer basamaklarında ilerlemeleri gibi konuları ve Millî Eğitim Akademisi’nin kurulmasını düzenlemektedir. Öğretmenlik mesleği, genel kültür, özel alan eğitimi ve öğretmenlik meslek bilgisi gerektiren bir ihtisas mesleği olarak tanımlanmıştır. Öğretmen olarak istihdam edilecekler, belirli yükseköğretim programlarından mezun olmalı ve hazırlık eğitiminde başarılı olmalıdır. Hazırlık eğitimi, teorik ve uygulamalı derslerden oluşacak ve Millî Eğitim Akademisi tarafından verilecektir. Eğitimin süresi dört dönem olarak belirlenmiş, eğitimde başarının yazılı sınavlar ve uygulamalı değerlendirmelerle ölçüleceği belirtilmiştir. Hazırlık eğitimini başarıyla tamamlayanlar sözleşmeli öğretmen olarak istihdam edilecektir. Sözleşmeli öğretmenler üç yıl süreyle başka bir yere atanamayacak ve üç yıllık hizmet süresini tamamlayanlar kadrolu öğretmenliğe atanacaktır.”
Kanunu Taslağına Yönelik Eğitim-Sen eleştirileri
Kanun taslağı gerek hazırlanış biçimi gerekse sınırlı içeriği açısından meslek kanunu olmaktan uzaktır. Öğretmenlik mesleği gibi 18 milyona yakın öğrencinin eğitim hakkını ve bir milyonu aşkın öğretmenin mesleğini, çalışma koşullarını, ekonomik ve özlük haklarını dar bir çerçevede düzenlemek doğru değildir. Kanun tasarısında, özel okul ve kurslarda öğretmenlik yapan meslektaşlarımızın başta taban ücret düzenlemesi olmak üzere temel ekonomik ve sosyal hakları, ücret ve çalışma koşulları ile ilgili hiçbir düzenleme olmaması önemli bir eksikliktir. Meslek kanunu olan diğer mesleklere (doktorluk, mühendislik, mimarlık, avukatlık, eczacılık) bakıldığında kamu-özel ayrımı yapmadan o mesleği icra eden herkesin ilgili meslek kanunu kapsamında olduğu görülmektedir. Diğer meslek gruplarına ilişkin meslek kanunlarında daha bütüncül ve kapsayıcı bir yaklaşım söz konusu iken, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun da bir öğretmen adayının meslek tercihinden emekliliğe kadar geçen sürece ilişkin tüm aşamaların yer almaması bir diğer önemli eksikliktir. Kanun taslağında öğretmenlerin gerçek ihtiyaçlarının ve beklentilerinin neler olduğuna yeterince bakılmaması ve toplumsal statülerini iyileştirmeye yönelik geniş kapsamlı bir çalışma yapılmaması en önemli sınırlılık olarak dikkat çekmektedir.
Kanun taslağı endişe veriyor
Kanunun öğretmen ve yöneticilerin niteliklerinin belirlenmesi, atama ve görevlendirmelerde liyakat ve kariyer esaslarına uyulması, mesleki gelişimlerinin sağlanması gibi ilkeleri içerdiği belirtilmektedir. İlk bakışta liyakat ve kariyer esaslarına uyulması önemli bir ilke olmasına rağmen, Türkiye’de bu tür süreçlerin şeffaf ve adil bir şekilde yürütülmesi konusunda geçmişte yaşanan sıkıntılar göz önüne alındığında, bu ilkenin uygulamada ne kadar etkili olacağı konusunda endişeler bulunmaktadır. Ayrıca, öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin sağlanması için gerekli olan kaynakların yeterli olup olmadığı belirsizdir. Kanun taslağında öğretmenlerin sorumlulukları detaylı bir şekilde belirtilirken, hakları konusunda daha genel ifadeler kullanılmış olması dikkat çekicidir. Bu durum, öğretmenlerin haklarının korunması ve uygulanmasında sorunlar yaşanabileceğini göstermektedir. Özellikle çalışma koşulları ve ekonomik haklar konusunda ciddi eksiklikler bulunmaktadır.
Siyasi İktidar Ücretli, Sözleşmeli Öğretmen Ayrımına Yenilerini Ekliyor
Kanun taslağında öğretmen adaylarına ve öğretmenlere yönelik disiplin cezalarını ve bu cezaların gerektiren fiil ve davranışları detaylı bir şekilde düzenlemektedir. Disiplin cezalarının ayrıntılı bir şekilde belirtilmesi, öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının iş güvencesine yönelik açık bir tehdit olarak kullanılabilecektir. Ayrıca, MEB’in geçmiş yıllardaki uygulamaları dikkate alındığında söz konusu cezaların uygulanmasında keyfi uygulamalara yol açabilecek açık noktalar bulunmaktadır. Siyasi iktidar, öğretmenler arasında halen var olan sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen ayrımlarına yenileri eklemekle kalmamakta, eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısını daha da pekiştirecek adımlar atmaktadır. Öğretmenlik zaten bir uzmanlık mesleğidir. Bu temel gerçeği yok sayarak, öğretmenleri kariyer basamaklarına göre bölmek, farklı ücret politikaları üzerinden ayrıştırmak, öğretmenler arasındaki ilişkilerin ve mesleki dayanışmanın bozulmasına neden olacaktır. Yapay olarak oluşturulan farklı statü ve unvanlar, zaman içinde giderek belirginleşen sınıfsal ayrışmalara, okullarda katı ve hiyerarşik çalışma ilişkilerinin oluşmasına yol açacaktır.
Nitelikli Okul Niteliksiz Okul
‘Nitelikli okul/niteliksiz okul’ ayrımında olduğu gibi, kariyer basamakları üzerinden ‘nitelikli öğretmen/niteliksiz öğretmen’ algısı yaratılarak öğretmenlik mesleğinin saygınlığının daha da düşmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu durum ayrıca, okullarda çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmenin girmesini isteyen velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında gerilimler yaratacak ve okullarda oluşturulan ‘özel sınıfları’ daha yaygın hale getirecektir. Meclis’e sunulan kanun teklifinin bu şekilde yasalaşması halinde, öğretmenler sözleşmeli olarak atanmak için bir de yeni kurulacak bu akademinin eğitiminden geçecek; akademiye KPSS puanına ve atama ihtiyacı sayısına göre alınacak olan öğretmenler, 3 ya da 4 dönemlik eğitim boyunca “öğretmen adayı” sayılacaklardır. Öğretmen adaylarının Akademi’de geçirdikleri süre hizmet süresinden sayılmazken, sadece genel sağlık sigortalısı olacak olmaları dikkat çekicidir.
Milli Eğitim Akademisi
Millî Eğitim Akademisi’ne giriş KPSS puanı ile, öğretmenliğe atama ise Akademi eğitimi başarı puanı ile yapılacaktır. Adaylar, teorik derslerde yazılı sınavla; uygulamalı derslerde ise uygulama yaptığı okulda danışman öğretmen ve akademi eğitim personeli tarafından ayrı ayrı değerlendirilerek iki değerlendirmenin ortalamasına göre geçme notu alacaktır. Kanunda Millî Eğitim Akademisi, öğretmenlik alanları, eğitim kurumları, hazırlık eğitimi, norm kadro gibi terimlerin tanımları yapılmıştır. Öğretmen ve yöneticilerin görev, yetki ve sorumlulukları öğretmenlik mesleğinin gereklerine uygun olarak belirlenmesi, atama, görevlendirme ve meslek içinde ilerlemede liyakat ve kariyer esaslarına uyulması, eğitim faaliyetlerine katılımın teşvik edilmesi ve sürekli mesleki gelişim sağlanmasının esas alınacağı belirtilmiştir.
Öğretmen Adaylarına Hazırlık Eğitim Süreci
Milli Eğitim Akademisi’nin, öğretmenlerin mesleki gelişimi ve kariyer basamaklarında ilerlemeleri için eğitim programları hazırlamak ve uygulamakla görevli olduğu belirtilmektedir. Millî Eğitim Akademisi’nin kurulması, öğretmenlerin mesleki gelişimini desteklemek adına olumlu bir adım gibi yansıtılsa da, bu akademinin işleyişi ve etkinliği konusunda ciddi belirsizlikler bulunmaktadır. Ayrıca, akademinin işleyişi sürecinin finansmanı ve kaynakları konusunda net bir planlamanın belirtilmemiş olması dikkat çekicidir. Kanun teklifinin 14. maddesinde “Öğretmen adaylarına hazırlık eğitimi sürecinde her ay (18.650) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda ödeme yapılır” denilmektedir. Bu maddeye göre, Millî Eğitim Akademisi’nde eğitime alınacak öğretmen adaylarına ödenecek ücret, daha önce bizzat Bakan Yusuf Tekin tarafından açıklanan 23 bin liranın aksine, bugünkü tutarla 14 bin 190 lira olarak belirlenmiştir. Öğretmenlerin niteliğini arttırma iddiasıyla gündeme getirilen Millî Eğitim Akademisi’ne devam edecek olanlara asgari ücretin altında maaş ödenerek nasıl bir nitelik artırımı sağlanacağı tartışmalıdır.
Öğretmenlerin İş Motivasyonu Olumsuz Etkilenecek
Kanun teklifinin en dikkat çekici ve istismara açık maddesi olan 34. maddeye göre, mesleki yetersizliği iki müfettiş raporuyla görülen öğretmenlerin akademiye alınması ve akademi eğitimi sonrasında da müfettişlerce başarısız görülmeleri halinde genel idari hizmetler sınıfında uygun yerlere memur olarak atanmaları düzenlenmiştir. Bu madde, öğretmenlerin iş güvencesi açısından önemli bir tehdittir ve kabul edilemez. Kanun taslağı öğretmenlerin mesleki gelişimini desteklemeyi ve eğitim kalitesini artırmayı hedeflediğini iddia etmektedir. Ancak, uygulamada karşılaşılabilecek sorunlar ve belirsizlikler, bu hedeflerin ne kadar gerçekleştirilebileceği konusunda şüpheler uyandırmaktadır. Özellikle liyakat ve kariyer esaslarına uyulması, disiplin cezalarının uygulanması ve mesleki gelişim faaliyetlerinin sürdürülebilirliği konularında yaşanabilecek sorunlar, öğretmenlerin iş motivasyonunu ve mesleki verimliliğini olumsuz etkileme riski taşımaktadır.
Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiyesi’ne Göre Yeniden Düzenlenmelidir
OECD’nin, dünyadan örneklerle öğretmenlik mesleğinin geliştirilmesi üzerine hazırladığı bir raporda, öğretmenliği çekici bir meslek hâline getirmeyi başaran ülkelerin bunu genellikle sadece ücret yoluyla değil, öğretmenliğin statüsünü yükselterek, gerçek kariyer fırsatları sunarak ve öğretmenlere sorumluluk vererek başardıkları belirtilmektedir. Yüksek performans gösteren eğitim sistemleri, öğretmenlerin profesyonel gelişimlerini desteklerken, onların kariyer ilerlemeleri ve ücretlendirmeleri için adil ve şeffaf sistemler oluşturmuştur. Bu sistemler, öğretmenlerin motivasyonunu artırarak, onların mesleki becerilerini en üst düzeye çıkarmalarını sağlamıştır.
Eğitim Politikaları Öğretmenlerin Mesleki Gelişimini Desteklemeli
OECD’ye göre, eğitim sistemlerinin geliştirilmesi, öğretmenlerin mesleki gelişimlerine yapılan yatırımlarla doğrudan ilişkilidir. Öğretmenlerin sürekli olarak kendilerini geliştirmeleri ve mesleki becerilerini artırmaları, eğitimin niteliğinin yükseltilmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle eğitim politikalarının, öğretmenlerin mesleki gelişimini destekleyen yapı ve süreçleri içermesi gerekmektedir. Kanun taslağı hazırlanırken eğitimin tüm bileşenlerinin sürece dahil edilmemesi, görüşlerinin alınmaması ve katılımcı bir süreç yürütülmemesi önemli bir eksikliktir. Siyasi iktidar, gerçek bir meslek kanunu yapmakta samimi ise, atılması gereken ilk adım, öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiyesi”ne uygun bir düzenleme yapmasıdır. ILO ve UNESCO ortak belgesi olarak 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen ve Türkiye tarafından da onaylanan tavsiye, öğretmenlerin toplumsal statüsüne yönelik olarak bugüne kadar atılmış en önemli ve kapsamlı adımdır. Öğretmenlerin sadece okul içinde değil, toplum içinde de yerine getirdikleri görevin taşıdığı önemi uluslararası düzeyde belgeleyen, öğretmenlerin tüm sorunlarını ele alan ve durumlarını tüm ayrıntıları ile düzenleyen bir metindir. Bu metin dikkate alınmadan hazırlanan bir Meslek Kanunu’nu kabul etmemiz mümkün değildir.
Öğretmenlerin Statü Tavsiyesi konumlarını güçlendirmeyi amaçlar
“Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”, öğretmenlerin konumlarını güçlendirmeyi, haklarını geliştirmeyi ve korumayı amaçlarken aynı zamanda uluslararası düzeyde yapılmış bir toplu sözleşme niteliği taşımaktadır. 145 paragraftan oluşan belge, öğretmenlik mesleğinde işe alınma, işe alınmada seçme ve formasyon, mesleğe hazırlık, değişik düzeydeki öğretmenlerin mesleki sorunları, iş güvencesi, öğretmenin hak ve sorumlulukları, disiplin işleri ve mesleksel bağımsızlık gibi konuları kapsamaktadır. Temel ücret, çalışma süreleri ve koşulları, özel izinler, araştırma izinleri, tatil, eğitim-öğretim yardımcı personelleri, sınıf mevcutları, öğretmen değişimi, uzak bölgelerde ve kırsal kesimde çalışan öğretmenler ile ilgili özel düzenlemeler, aile yükümlülükleri olan öğretmenlerle ilgili düzenlemeler, sağlık, sosyal güvenlik ve emeklilik gibi konuların da olduğu temel bir belgedir.
Eğitim-Sen Nitelikli Eğitim İstiyor
Eğitim Sen, yıllardır sadece öğretmenlerin değil, eğitim kurumlarında çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Nitelikli eğitim için, öğretmenler kadar emeği olan idari ve teknik personel, yardımcı hizmetliler sınıfı ve 4-B statüsünde çalışan eğitim emekçilerinin hakları ve talepleri de dikkate alınmalıdır. Öğretmenler için düşünülen iyileştirmeler, tüm eğitim ve bilim emekçisi arkadaşlarımızın çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi ile birlikte ele alınmalıdır. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)